Flaş Haber
Uzman çavuş ölü bulundu
Başkan Deniz; “Müfredatın demokratikleştirilmesi yeni Türkiye'nin en önemli adımıdır"
Eğitim Bir-Sen Adıyaman Şube Başkanı Ali Deniz, Türkiye’de eğitim sisteminin gerçek anlamda demokratikleşmesi için, çağdaş gelişmeleri dikkate alan yeni bir yapıya ihtiyaç bulunduğunu söyledi.
Adıyaman
13.01.2017, 17:32 13.01.2017, 17:33
Adiyaman Cihan Haber
Eğitim Bir-Sen Adıyaman Şube Başkanı Ali Deniz, Türkiye’de eğitim sisteminin gerçek anlamda demokratikleşmesi için, çağdaş gelişmeleri dikkate alan yeni bir yapıya ihtiyaç bulunduğunu söyledi. Eğitim sistemini düzenleyen en üst temel belge olan anayasadan başlanarak ilgili tüm mevzuatın değiştirilmesi gerektiğini belirten Deniz "Eğitim sistemi, bir yandan çoğulcu, demokratik, farklılıklara imkan tanıyan bir çerçeveye, diğer yandan da ortak bir kültür, millet ve vatan etrafında birleşmeyi sağlayacak şekilde yeniden kurgulanmalı. Yıllardır, nasıl bir müfredat ve eğitim sistemi istediğimizi, önerilerimizle birlikte dile getiriyoruz. Bugünün ve geleceğin nesillerini yetiştirmenin en değerli yatırım olduğunun bilincinde olarak, eğitim çalışanlarının sosyal ve özlük haklarının yanında her türlü eğitim meselemize ilişkin araştırma ve arayışlara dönük çalışmalar yapmayı da kendimiz için milli bir sorumluluk gördük. İthal programlarla, milli ruhtan yoksun müfredatlarla sorunlarımızı çözemeyeceğimiz, medeniyet değerlerinden habersiz nesillerle muasır medeniyetler seviyesine çıkamayacağımız gerçeğinin altını çizdik. Eğitimin asıl amacı ve işleyişi, çocuklarımıza öğreteceğimiz bilgi, onlara kazandıracağımız erdemli davranışlar, aşılayabileceğimiz milli bir ruh, yerli bir kimlik ve evrensel felsefi değerlerle gelişmiş bir kişilik tamamıyla müfredatla ilgilidir. Bugün ve yarın nasıl bir insan istendiği tasavvurunun gerçeğe dönüşeceği alan müfredattır. Biz, her zaman sadece sorunları tespit etmekle kalmayıp çözüm yolları önermeyi ve alternatifler ortaya koymayı önemseyen bir sendika olarak, müfredat konusunda da kapsamlı bir araştırma yaparak geleceğimiz için bir sorumluluk almak istedik.
Okul öncesinden yüksek öğretime kadar Türkiye’deki tek tipçi ve dolayısıyla farklılıklara izin vermeyen eğitim sisteminin zemini ideolojik yaklaşımlardır. Başta ilgili mevzuat olmak üzere, eğitim sisteminin insan haklarına duyarlı ve muhtelif toplumsal kesimleri dışlamayacak şekilde yeniden kurgulanmasına ihtiyaç vardır. Talim ve Terbiye Kurulu’nun görev ve sorumlulukları yeniden tanımlanmalı, daha nitelikli, demokratik, çoğulcu, farklılıklara imkan veren bir hüviyete kavuşturulmalıdır.
Benimsenen öğretme-öğrenme yaklaşımları ile yürürlükteki öğretim programları, hem sonuç hem de süreç odaklı bir ölçme ve değerlendirme öngörürken, adı geçen merkezi sınavlar yalnızca sonuca odaklanmaktadır. Türkiye ilkokulda eğitime yıllık 720 saat ayrılırken, OECD ortalamasının yıllık 799 saat olduğu görülmektedir. Öte yandan, Türkiye’de ortaokulda eğitime ayrılan süre yıllık 840 civarında olup OECD ortalamasının (915 saat) altındadır. İlk ve ortaokul birlikte hesaplandığında ise, ilk ve ortaokulu Türkiye’de okuyan bir öğrenci, OECD’deki akranlarına göre toplam 7,5 ay daha az eğitim almaktadır. Bir eğitim-öğretim yılının normalde 180 iş günü, yani 9 ay olduğu düşünüldüğünde, Türkiye ile OECD arasındaki 7,5 aylık sürenin ciddi bir fark olduğu görülmektedir.
Dahası, mevcut eğitim düzenlemeleri, müfredat ve ders kitapları, çağdaş toplumsal taleplere cevap üretememektedir. Türkiye’nin yakın tarihinde, toplumun taleplerine rağmen, demokratik olmayan yollarla eğitim sistemine sert müdahaleler yapılmış ve bugüne kadar eğitimde vesayetçi anlayış hükümran olmuştur. Günümüzde de Türkiye’deki eğitim sisteminde toplum mühendisliğinin olumsuz etkileri maalesef halen devam etmektedir. Son yıllarda eğitimde önemli değişimler ve ciddi iyileştirilmeler gerçekleştirilmiş olsa da, müfredat ve ders kitapları hâlâ belli bir ideolojiye katı bağlılığı öngörmektedir. Türkiye’de eğitim sisteminin gerçek anlamda demokratikleşmesi ve böylece toplumun farklı taleplerine cevap üretebilmesi için, çağdaş gelişmeleri dikkate alan yeni bir yapıya ihtiyaç vardır. Eğitim sistemi, bir yandan çoğulcu, demokratik, farklılıklara imkan tanıyan bir çerçeveye, diğer yandan da ortak bir kültür, millet ve vatan etrafında birleşmeyi sağlayacak şekilde yeniden kurgulanmalıdır” şeklinde konuştu.
Okul öncesinden yüksek öğretime kadar Türkiye’deki tek tipçi ve dolayısıyla farklılıklara izin vermeyen eğitim sisteminin zemini ideolojik yaklaşımlardır. Başta ilgili mevzuat olmak üzere, eğitim sisteminin insan haklarına duyarlı ve muhtelif toplumsal kesimleri dışlamayacak şekilde yeniden kurgulanmasına ihtiyaç vardır. Talim ve Terbiye Kurulu’nun görev ve sorumlulukları yeniden tanımlanmalı, daha nitelikli, demokratik, çoğulcu, farklılıklara imkan veren bir hüviyete kavuşturulmalıdır.
Benimsenen öğretme-öğrenme yaklaşımları ile yürürlükteki öğretim programları, hem sonuç hem de süreç odaklı bir ölçme ve değerlendirme öngörürken, adı geçen merkezi sınavlar yalnızca sonuca odaklanmaktadır. Türkiye ilkokulda eğitime yıllık 720 saat ayrılırken, OECD ortalamasının yıllık 799 saat olduğu görülmektedir. Öte yandan, Türkiye’de ortaokulda eğitime ayrılan süre yıllık 840 civarında olup OECD ortalamasının (915 saat) altındadır. İlk ve ortaokul birlikte hesaplandığında ise, ilk ve ortaokulu Türkiye’de okuyan bir öğrenci, OECD’deki akranlarına göre toplam 7,5 ay daha az eğitim almaktadır. Bir eğitim-öğretim yılının normalde 180 iş günü, yani 9 ay olduğu düşünüldüğünde, Türkiye ile OECD arasındaki 7,5 aylık sürenin ciddi bir fark olduğu görülmektedir.
Dahası, mevcut eğitim düzenlemeleri, müfredat ve ders kitapları, çağdaş toplumsal taleplere cevap üretememektedir. Türkiye’nin yakın tarihinde, toplumun taleplerine rağmen, demokratik olmayan yollarla eğitim sistemine sert müdahaleler yapılmış ve bugüne kadar eğitimde vesayetçi anlayış hükümran olmuştur. Günümüzde de Türkiye’deki eğitim sisteminde toplum mühendisliğinin olumsuz etkileri maalesef halen devam etmektedir. Son yıllarda eğitimde önemli değişimler ve ciddi iyileştirilmeler gerçekleştirilmiş olsa da, müfredat ve ders kitapları hâlâ belli bir ideolojiye katı bağlılığı öngörmektedir. Türkiye’de eğitim sisteminin gerçek anlamda demokratikleşmesi ve böylece toplumun farklı taleplerine cevap üretebilmesi için, çağdaş gelişmeleri dikkate alan yeni bir yapıya ihtiyaç vardır. Eğitim sistemi, bir yandan çoğulcu, demokratik, farklılıklara imkan tanıyan bir çerçeveye, diğer yandan da ortak bir kültür, millet ve vatan etrafında birleşmeyi sağlayacak şekilde yeniden kurgulanmalıdır” şeklinde konuştu.
Kaynak: Adıyaman Cihan Haber